Rezilyans, Ingilizce “resilience” dan dilimize giren bir kelime “dayanıklılık, esneklik, elastikiyet, çabuk iyileşme” anlamlarına geliyor. Rezilyansı son yıllarda çokça duyar olduk. Son 2 yıldır yaşadığımız pandemiye benzer hayatımız boyunca gördüğümüz sayısız tıbbi, psikolojik ve ekonomik krizler ortaya çıktıkça, bize yardımcı olabilecek stratejilere ve becerilere yönelmemiz gayet doğal ve oldukça gerekli. Bu değişken, belirsiz, karmaşık, muğlak ortamlarda, zorluklarla yüzleşmek için rezilyanstan daha çok neye ihtiyacımız olabilir?
İnsanlarda Resilyans
Dayanıklılığı tanımlamanın basit ve net bir yolu, bambu ağacına benzetmek olduğunu belirtiyor Sule Kutlay Gandur bir yazısında. Bambu bitkisi, dünyanın birçok kıtasında yaşıyor ve fırtınalardan sele kadar her türlü hava koşulunda yetişebiliyor. Çekme mukavemeti çeliğe göre o kadar fazla ki deprem bölgelerinde yapı malzemesi olarak kullanılır. Yani resilyans, bir bambu ağacı kadar esnek ve dayanıklı olmaktır. Amerikan Psikoloji Derneği, rezilyansı “sıkıntı, travma, trajedi veya tehdit karşısında iyi uyum sağlama süreci” olarak tanımlamaktadır. Carole Pemberton, “Resilience-A Practical Guide for Coaches” kitabında bunu “hayatta bir aksamayla veya uzun süreli baskılarla karşı karşıya kaldığımızda, zorluklardan daha güçlü, daha akıllı ve daha yetenekli çıkabilmemiz için düşüncelerimizde, hislerimizde ve davranışlarımızda esnek kalma kapasitesi” olarak tanımlıyor.”
Resilyansın, bir dereceye kadar hepimizin sahip olduğu doğal bir nitelik olduğuna inandığını belirtiyor Sule Kutlay Gandur yazısında. Sadece sıkıntılardan “geri dönmek” değil, onların sonucu olarak değişmek ve büyümek. Başka bir deyişle, dayanıklılığımızda hem iyileşme hem de sürdürülebilirlik unsuru var. Şule Kutlay Gandur’a göre göre; “Rezilyansın temel bileşeni cesarettir! Resilyans, “sert gerçekliğinize tam gözünün içinde bakma cesaretini bulmaktır”. Bu cesaret, zor zamanlardan geçmemizi sağlayan ve “gerçekçi iyimserliğimizden” yararlanmamızı sağlayan şeydir.”
Çocuk pediatristi ve insan gelişimi uzmanı Dr Ginsburg, rezilyant olmayı oluşturan 7 ayrılmaz ve birbiriyle ilişkili bileşen olduğunu öne sürüyor: yeterlilik, güven, bağlantı, karakter, katkı, başa çıkma ve kontrol. Kısaca bu 7 bileşen;
- Yeterlilik – stresli durumlarla etkili bir şekilde nasıl başa çıkılacağını bilme yeteneğidir. Zorluklarla yüzleşme becerilerine sahip olmayı ve bu becerileri kullanarak durumlarla başa çıkma konusunda kendini yetkin hissetmesi için uygulama fırsatına sahip olmayı gerektirir.
- Güven – kişinin kendi yeteneklerine olan inancıdır ve yetkinliğe dayanır. Çocuklar, gerçek durumlarda yeterliliklerini gösterebilmek suretiyle güven kazanırlar.
- Bağlantı – arkadaşlar, aile ve topluluk gruplarıyla yakın bağları olan çocukların daha güçlü bir güvenlik ve aidiyet duygusuna sahip olmaları muhtemeldir. Bu çocukların güçlü değerlere sahip olma olasılıkları daha yüksektir ve alternatif yıkıcı davranışlar arama olasılıkları daha düşüktür.
- Karakter – “karakteri” olan çocuklar güçlü bir öz-değer ve güven duygusuna sahiptir. Değerleriyle temas halindedirler ve onlara bağlı kalmakta rahattırlar. Başkalarına karşı şefkatli bir tutum sergileyebilirler. Güçlü bir doğru ve yanlış duygusuna sahiptirler ve akıllıca seçimler yapmaya ve dünyaya katkıda bulunmaya hazırdırlar.
- Katkı – Çocuklar dünyaya kişisel olarak katkıda bulunmayı deneyimleyebilirlerse, dünyanın içinde oldukları için dünyanın daha iyi bir yer olduğuna dair güçlü dersi öğrenebilirler. Çocuğunuz katkıda bulunduğunda teşekkür ve takdir duymak, dünyayı iyileştiren eylemlerde bulunma ve seçimler yapma isteklerini artıracak, böylece kendi yeterliliklerini, karakterlerini ve bağlantı duygularını geliştirecektir.
- Başa Çıkma – geniş bir başa çıkma becerileri repertuarına (sosyal beceriler, stres azaltma becerileri) sahip olan çocuklar daha etkili bir şekilde başa çıkabilir ve hayatın zorluklarının üstesinden gelmek için daha hazırlıklıdır.
- Kontrol – çocuklar, kararları ve eylemleri üzerinde kontrol sahibi olduklarını fark ettiklerinde, hayatın zorluklarından geri dönebilecekleri bir şekilde nasıl seçim yapacaklarını bilmeleri daha olasıdır.
Dr. Ginsburg tarafından belirtilen bu 7 temel beceri çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de rezilyant olmak için gerekli beceriler. İyi haber şu ki, rezilyans öğrenilebilir. Hayattaki travmatik veya stresli olaylardan kurtulmanıza izin veren düşünce, davranış ve eylemler geliştirmeyi içerir. Aslında rezilyans yaşam boyu öğrenmedir.
Resilyans yaşam boyu öğrenmedir
3 sosyal bilimci, dayanıklılık çalışmasına büyük ölçüde katkıda bulundu. İlki Viktor Frankl’dı. Toplama kamplarından sağ çıktıktan sonra “İnsanın Anlam Arayışı” adlı felsefi bir kitap yazdı ve “Logoterapi” adlı bir psikoterapi modeli geliştirdi. Logoterapi, yaşamak için temel motivasyonumuzun hayatta anlam bulma isteğimizden geldiğini savunuyor. Bu, “acı, suçluluk ve ölüm”ü daha derin bir nedene veya daha yüksek bir anlama dönüştürerek “trajik iyimserlik” yoluyla mümkündür. Basitçe söylemek gerekirse, “trajik” gerçekle ancak “anlamlı” bir umutla yüzleşebiliriz.
1979’da Aaron Antonovsky büyük soruyu ele aldı: “Hastalık ve stres her yerde ve her zaman ortaya çıkıyorsa, tüm zorluklara rağmen nasıl hayatta kalacağız?”. Sağlık ve stres arasındaki ilişki üzerine ünlü teorisi “Salutogenez”, “hastalığı” tedavi etmek yerine, “rahat” yani sağlıklı kalmaya odaklanmamız gerektiğini savunuyor. “Dolaylı olarak, kişinin bir ikilemde olduğu gibi hasta ya da sağlıklı olmadığını, daha ziyade eylem ve eylemsizliğimize bağlı olarak bir süreklilik yoluyla olduğunun kabulüdür”. Sağlıklı olmak, bir “tutarlılık duygusuna” sahip olmaktır.
– Gerçekliğimizi kavramak (gerçekçi olmak),
– Elimizdeki kaynakları kullanmak (yardım almak),
– Gerçekle umut ve iyimserlikle yüzleşmek (anlam bulmak).
Ancak, doğası gereği derin karamsar olan bir insanın herhangi bir iyimserlik veya umut hissetmesi nasıl mümkün olabilir? Ani değişimin ve derin ıstırabın görünen değerinin ötesini nasıl görebiliriz?
Resilyans gelişimsel bir özelliktir
Emmy Werner, 32 yıllık inanılmaz uzun bir süre boyunca 698 çocuğun hayatını inceledi. Etno-psikolojik araştırmasında, çocukların üçte biri, hangi koşulda doğduklarına bakılmaksızın, tamamen sağlıklı ve dayanıklı yetişkinler olarak büyüdüler. Gizli tarif, çocuklar arasındaki bu ortak faktörlerin, “Koruyucu Faktörler”olmasıydı:
1) kişisel- sorunları çözme yeteneği,
2) aile- bir bakıcı ile güçlü bağ,
3) toplum katılımı ve yardım,
4) iletişim-kişiler arası iletişim becerileri.
Bu çalışmanın kanıtladığı gibi, resilyans geliştirmede, yetiştirme tarzı doğayı devralır. Başka bir deyişle, rezilyans sadece gençliğimiz boyunca değil, tüm yetişkinliğimiz boyunca üzerinde çalışabileceğimiz gelişimsel bir niteliktir.
O halde, son ve kritik soru, insanlarda “Rezilyansı nasıl geliştirebiliriz?” sorusudur.
Rezilyansa katkıda bulunan ana faktörler
Resilyansı arttırmanın birçok yolu vardır. İyi bir destek sistemine sahip olmak, olumlu ilişkiler sürdürmek , iyi bir benlik imajına sahip olmak ve olumlu bir tutuma sahip olmak bunlardan bazılarıdır . Rezilyansa katkıda bulunan diğer faktörler şunlardır:
- Gerçekçi planlar yapma kapasitesine sahip olmak.
- Bu planları gerçekleştirebilmek.
- Duygularınızı ve dürtülerinizi sağlıklı bir şekilde etkili bir şekilde yönetebilmek.
- İyi iletişim becerilerine sahip olmak.
- Güçlü yönlerinize ve yeteneklerinize güvenmek.
- İyi problem çözme becerilerine sahip olmak.
Resilyans geliştirmek, başkalarıyla sevecen ilişkileri sürdürmenize, olumlu ve kolay ibir şekilde letişimi korumanıza yardımcı olabilir. Ayrıca, iyi başa çıkma becerileri geliştirmenize ve bilişsel düşünme becerilerini geliştirmenize yardımcı olabilir. Resilyans geliştirenler, dayanıklı olmayanlara göre yaşamla çok daha iyi başa çıkma eğilimindedir ve hatta daha mutlu olabilirler. Bazı insanlar doğal olarak daha rezilyantlardır, ancak resilyans seviyenizi artırmak için çalışabilirsiniz. Zorluklardan sağlıklı bir şekilde nasıl kurtulacağınızı öğrenebilirsiniz. Sonuç olarak, dayanıklılık geliştirilebilir ve beslenebilir bir beceridir.
Rezilyans bir beceri mi yoksa karakter gücü mü?
Klinik psikolog Christina G. Hibbert, Psy. D. rezilyansı, yıkıldıktan sonra ayağa kalkabilme yeteneği olarak tanımlar. Daha dirençli olanlar, engelleri ve zorlukları sağlıklı bir şekilde aşmayı öğrendiler. Rezilyant olan insanlar, hayatın fırtınalarını nasıl atlatacaklarını öğrenir ve bilirler.
Bir terapist ve bir danışmanlık uygulamasının sahibi olan LCPC Joyce Marter, rezilyansı, zorluklara ve engellere rağmen doğru olduğunu bildiğiniz yolda devam etme gücü olarak tanımlar. Direnç seviyeniz, hayat sizi yere yıktığında ne kadar çabuk ayağa kalkacağınızı belirler. Hayatın koşullarını zorlamanıza ve zorluklarla kafa kafaya mücadele etmenize yardımcı olur.
Rezilyans, gitar çalmayı öğrenmeye bile benzetilmiştir. İlk çalmaya çalıştığınızda parmaklarınız ağrır ve hüsrana uğrarsınız. Hatta bazıları ikinci veya üçüncü dersten sonra bırakabilir. Dirençli bir kişi başlangıçtaki rahatsızlığı geride bırakır ve çok geçmeden ileride daha büyük bir neşe ve tatmin olduğunu fark etmeye başlar. Bu sürecin bir parçası olarak, pratik yaptıkça parmaklarınız sertleşir ve güçlenir. Çok geçmeden süreç zahmetsiz ve hatta keyifli hale gelir. Özünde, parmaklarınız ne kadar çok pratik yaparsanız o kadar esnek hale gelir. Ne kadar çok çalarsanız, parmaklarınız tel gerginliğini ve iyi çalmak için gereken gücü o kadar tolere edebilir.
Gitar çalmayı öğrenmek, rezilyans için harika bir metafordur. Bize söylediği şey, rezilyansın bir karakter özelliği ve öğrenilebilir bir güç olduğudur.
Kaynaklar:
- https://positivepsychology.com/resilience-skills/
- https://www.linkedin.com/pulse/superpower-resilience-executive-coaching-builds-honest-sule-kutlay/
- The Superpower of Resilience | Sule Kutlay Gandur | TEDxBerlin
- https://cbtprofessionals.com.au/the-7-cs-of-resilience/
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.