ODTÜ Devrim Stadı, her ODTÜ’lünün bir gün mezun olup cübbesini giyip aylarca üzerinde kafa patlatarak hazırladığı pankartla yürüyeceğini hayal ettiği yerdir!
ODTÜ Devrim Stadında, cübbe ve diploma mezuniyetin bir simgesi olabilir ancak en önemlisi hazırlanan pankartların içeriğidir bir çok öğrenci arkadaşımıza sorarsanız.
“Orantısız Zeka” ürünü o pankartların içerikleri, gençlerimizin ODTÜ’de aldıkları eğitimle şekillenen; özgürlükçü, sorgulayıcı, dayatmayı kabul etmeyen, çevreye duyarlı, sadece ülkesini değil tüm dünyanın geleceğini düşünen duyarlı birer dünya vatandaşı olduklarını yansıtması açısından çok önemlidir!
7 yıl süren eğitimin öğrenciler tarafından 27 yıl gibi hissedilmesinin bir dışavurumudur aynı zamanda. Gençlerin eğitimleri süresince ülkede yaşanan hem politik, hem de sosyal olaylara kayıtsız kalmadıklarının birer göstergesidir o pankartlar.
Bir çoğu o pankarta ne yazacaklarını daha okula adım attıklarında düşünmeye başlamıştır. İşte Devrim Stadı bu nedenle ODTÜ öğrencileri için çok ama çok önemlidir.
Atanmış rektör Verşan Kök’ün bu yıl mezuniyet töreninin Devrim’de yapılmayacağını açıkladığında işte bu nedenlere kıyamet kopmuştur!
Örnek bir ODTÜ dayanışması ve öğrencilerin ve tüm bölümlerin sağlam duruşu ile rektörün saçma kararına rağmen ne mutlu ki öğrencilerimiz mezuniyetlerini Devrim’de kutlayabilmişlerdir.
Mezuniyet töreni için hazırladıkları pankartlar yine çok orantısız zeka ürünleri olmuştur. Bazılarını paylaşıyorum, tamamına erişebilmeniz için facebook adresini kullanabilirsiniz.
2022 ODTÜ Mezuniyet Pankartları
Tüm bu olaylar sebebi ile çok daha popüler olan Devrim Stadı hakkında bazı bilgileri de paylaşmak istedim.
Dileğim bundan sonrasında Devrim stadının bu tür saçma engellemelere sahne olmamasıdır.
Keyifli okumalar.
ODTÜ Stadyumu’ndaki “DEVRİM”i yazanlar
Ankara’da 1968 yılının 10. ayının soğuk bir gecesinde bir avuç ODTÜ’lü öğrenci -Hüseyin İnan, Taylan Özgür, Alpaslan Özdoğan, Mustafa Yalçıner, Mete Ertekin ve bir arkadaşları- gece yarısı saat 00.00 civarı ODTÜ Stadyumu’nda buluştular.
50 metrelik halatları, Japon malı trafik yol boyaları, cam asitleri ve yüreklerinde devrim ateşi vardı.
Sonraları asla çıkarılamayacak bir boya olduğunu söyleyen efsanelere konu olacak olan karışımı birkaç denemeden sonra cam asidiyle yol boyasının oranını tutturup hazırladılar ve işe koyuldular.
Getirdikleri halatı şablon olarak kullandılar. Büyük Spor Salonu’nun çatısına çıkan arkadaşlarının yardımıyla yazıyı sabaha karşı bitirmişler, ODTÜ Stadyumu’na 33 metre yüksekliğindeki harflerle “DEVRİM” yazmışlardı. Yazıyı yatay bir şekilde yazmışlardı ve yazı yukarıdan görünmüyordu.
Tıpkı ODTÜ Ormanı ve Bilim Ağacı gibi Devrim Stadyumu da ODTÜ’nün simgelerinden biri olarak çıkıyor karşımıza, başka üniversitelerde benzerine rastlanmayan tutkulu bir devrim aşkının eserinden daha azını beklemek haksızlık olurdu.
İlk yapıldığı andaki çıplak görüntüsünden şu an eser yok, etrafındaki ormanla büyük bir uyum içinde yaşayacak şekilde evrildi.
Devrim’in en güzel görüntüsüne yağmurdan hemen sonra yazının belirginleşip toprak kokusunun etrafa yayıldığı zamanlarda erişebilirsiniz.
Biz öğrencilerin kısaca “devrim” dediği, bulduğu her fırsatta çimlerine uzandığı ya da tribününde oturduğu -eğer şanslıysak lisede okulu gezmeye gelip önünde fotoğraf çektirdiği- vazgeçilmez bir uğrak noktasına dönüştü.
Onlarca yıldır süregelen çabalara rağmen Devrim’in, 68’in ruhu hala ODTÜ’yü terketmiş değil, hala aramızda dolaşıyor. Tıpkı Kavaklık direnişinde gördüğümüz gibi diktaya, sömürüye ve talana karşı dimdik ayakta mücadelesini veriyor.
“Mete Ertekin’in 29 Aralık 2015 tarihli notu: Sevgili Yalçın Gültekin, “DEVRİM” yazısını, benim de içinde olduğum 5 kişi yazdık. Gece yarısı 1.00’de başlayıp, sabaha karşı 6.30’da bitirdik. Çok uzun yıllar çıkmayan, şehir efsanesine dönen boyayı ben yapmıştım. Geçen yıl “ODTÜ Devrim Stadı”nda da güzel bir etkinlikle boyanın formülünü, yazıyı yenileyerek açıklamıştım. Sevgi ve dostlukla…”
Mustafa Yalçıner, DEVRİM’in hikâyesine dair şunları söylemiş:[i]
“Bir gün Hüseyin İnan elinde bir paketle çıkıp geldi. Böyle kutu gibi bir şey, poşet içinde. ‘Dede’ydi lakabı, ‘Nedir Dede?’ dedik. ‘Boya’ dedi. ‘Ne boyası?’ ‘Japon boyası.’ ‘Ne işe yarar?’ ‘Sağlam bir boya.’ ‘Ne yapalım?’ Orada konuştuk biraz, ‘Ne yapacağız, yazalım’ dedik. ‘Nereye yazalım? Böyle büyük bir şey olsun.’ Ama bunlar hep ayaküstü konuşuluyor ortalıkta yürürken. Alparslan, Taylan, Yusuf Aslan; beş kişiydik zaten. Kimseye haksızlık yapmak da istemem ama aklımda kalan öyle. Bir gece, sabaha kadar yazı yazmayı sürdürdük. Hüseyin İnan getirdi boyaları, yazalım dedik. Neyi yazacağımızı tartışmadık. Hem o işin doğallığının getirdiği gereklilik belliydi, hem de oraya sığacak yazı bakımından da belliydi. Buraya ‘DEVRİM’ değil de başka ne yazılabilir, dönemin ruhu – hani zamanın ruhu deniyor ya – devrimdi… Hava ışımadan işi bitirdik ve geçtik karşıdan şöyle bir seyrettik ama o zaman hiç böyle bir geleceği olacağını öngörmemiştik. Yıllar sonra üstünü kireçle boyadılar kustu, çimento döktüler kustu, mozaik çekiciyle betonu kırdılar olmadı. Beton o kadar emmiş ki bunu, ne yapılırsa yapılsın üstünü gideremedi… Tabii ben şimdi çok mutluyum çünkü orada sürekli ‘DEVRİM’ var. Hem bir dönemi sürekli hatırlatıyor hem de devrim ihtiyacını.”
Mete Ertekin’in aynı konuda anlattıkları da şöyle:[ii]
“68’in ekim ayının bir gecesi, Hüseyin İnan, Taylan Özgür, Alpaslan Özdoğan, Mustafa Yalçıner, ben ve bir arkadaşımız daha 6 kişi, gece yarısı, saat 24.00 gibi yazmaya başladık. 50 metrelik bir halatı şablon olarak kullandık. Boyayı, Hüseyin getirmişti. 6 teneke Japon malı trafik yol boyasıydı. Denemeler sonucu, cam asiti ile oranını ayarlayarak, betona işlemesini sağladık. Yüreklerimizdeki “Devrim” ateşini de ekleyince, uzun yıllar dayandı. Sabaha karşı bitirmiştik yazıyı. Harf yüksekliği 33 metre olmuştu. Sonra, şafak vakti, hava kızılımsı ağarırken, stada inip, yan yana dizilip, birer Birinci sigarası yakıp, eserimizi keyifle seyretmiştik. O ekipten Mustafa Yalçıner ve ben hayattayız. Yoldaşlarımın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Mete Ertekin, 08.01.2014”
DEVRİM yazısı, türlü engellemelere karşın, ODTÜ Stadyumu tribünlerinde ışımaya devam ediyor ve ODTÜ var oldukça da devam edecek gibi görünüyor.
‘DEVRİM’ YAZISI ATEŞLE DE YAZILMIŞ
ODTÜ Stadyumundaki ‘Devrim’ yazısının nasıl yazıldığı konusunda bir çok efsane var. Bir anlatıma göre, öğrenciler yazıyı yazıldıktan sonra boyayı ateşe vermişler. Boya sabaha kadar yanmış. Ve ‘Devrim’ yazısı adeta taşlara nakşedilmiş. Yazının çok düzgün olması ise şöyle sağlanmış; stadyumun tam karşısındaki spor salonunun damına çıkan öğrenciler, dürbün ve inşaat bölümünde kullanılan ölçüm aletlerinin yardımıyla, yazıyı yazanlara rehberlik etmişler.
‘DEVRİM’ YAZISI NEDEN SİLİNMİYOR?
ODTÜ stadyumunun tribün merdivenlerinde boydan boya ‘Devrim’ yazıyor. Okulda anlatılana göre, bu yazı, 1980 öncesi kimya mühendisliğinde okuyan öğrencilerin hazırladığı özel bir boyayla yazılmış. Yönetim tarafından defalarca üzeri boyanan, silinen, kazınan bu yazı bir türlü silinmiyor. Özellikle yağmur yağınca neredeyse yeni yazılmış kadar net okunuyor. Denilene göre, bu boyanın formülünü sadece bu boyayı hazırlayan öğrenciler biliyormuş.
Kaynaklar:
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.