Dünya’nın oksijen kaynakları nelerdir şeklinde bir soruya bir çoğumuz hiç düşünmeden ormanlardır şeklinde cevap veririz. Hatta Dünyanın akciğerleri ormanlardır sözünü çokça duymuşsunuzdur. Dünya üzerinde yaşayan canlılar için oldukça kritik olan oksijenin kaynakları nelerdir merak ediyorsanız aşağıdaki yazıyı okumanızı öneririz. Keyifli okumalar.
Fotosentez
Oksijenin temel üretim mekaniği fotosentez sayesinde gerçekleşiyor. Fotosentez, bitkisel canlıların karbondioksitten besin üretmesini sağlayan kimyasal bir tepkime. Bitkiler bu tepkime için gerekli enerjiyi güneşten gelen ışınlardan karşılıyor. Tepkime sonrası ise atık madde olarak oksijen ortaya çıkıyor. Sanılanın aksine bu işlem yalnızca bitkiler tarafından yapılmıyor. Fotosentez yapan birçok mikroorganizma bulunmakta.
Fotosentez, doğanın dengesinin korunması için önemli çünkü oksijenli solunum yapan canlılar ile fotosentez yapan canlılar arasında bir denge bulunuyor. Oksijenli solunum yapan canlılar, oksijen tüketip karbondioksit açığa çıkarırken fotosentez yapan canlılar karbondioksit tüketip oksijen açığa çıkarıyor. Bu sayede atmosferimizdeki oksijen-karbondioksit oranları dengede kalıyor.
Oksijen üreten canlıları sıralayacak olursak temelde planktonları ve karada yaşayan bitkileri saymamız yeterli. Karada yaşayan bitkiler dediğimizde ağaç, çim gibi çeşitli örnekler aklımıza geliyor fakat plankton kavramı pek çoğumuzun zihninde bu kadar somut yer almıyor.
Plankton, suda bulunan ve hareket kabiliyeti akıntıya bağımlı olan canlılara verilen isim. Aynı zamanda planktonlar hem bitkisel hem de hayvansal olabiliyor. Hayvan planktonları zooplankton olarak isimlendiriyoruz. Bitkisel planktonlara ise fitoplankton diyoruz.
Okyanusta ya da okyanus dışında yaşamını sürdüren tüm canlılar varlıklarını bir zamanlar hücreli olan bu bitkilere borçludur.
Balıklar, balinalar, yunuslar, yengeçler, deniz kuşları ve okyanuslarda ya da okyanus dışında yaşamını sürdüren hemen hemen her şey varlığını okyanus yüzeyinde yaşayan tek hücreli bitkiler olan fitoplanktonlara borçludur.
Fitoplanktonlar
Fitoplanktonlar, bilim insanlarının okyanus biyolojik üretkenliği olarak adlandırdığı, bir su kütlesinin bitkiler, balıklar ve yaban hayatı gibi yaşamı destekleme yeteneğinin temelini oluşturur.
New Jersey’deki Princeton Üniversitesi’nde atmosfer ve okyanus bilimleri profesörü olan Jorge Sarmiento, “Verimliliğin bir ölçüsü de fitoplanktonlar tarafından alınan net karbondioksit miktarıdır” dedi.
Tek hücreli bitkiler, karbondioksit ve besin maddelerini karmaşık organik bileşiklere dönüştürmek için güneşten gelen enerjiyi kullanarak yeni bitki materyali oluştururlar. Fotosentez olarak bilinen bu süreç fitoplanktonların büyüme şeklidir.
Otçul deniz canlıları fitoplanktonları yer. Etoburlar da otoburları yer ve böylece besin zinciri katil balinalar ve köpekbalıkları gibi en üst düzey yırtıcılara kadar uzanır.
Peki okyanus, fitoplanktonların hayatta kalmak ve okyanusta ya da okyanus dışında yaşamını sürdüren diğer her şeyi desteklemek için ihtiyaç duyduğu besinleri nasıl sağlıyor? Sarmiento’nun öğrenmeyi umduğu şey de tam olarak bu sorunun cevabı.
Kaliforniya, La Jolla’daki Scripps Oşinografi Enstitüsü’nde araştırmacı meteorolog olan Robert Frouin, fitoplanktonların okyanus besinlerini elde etme sürecini anlamanın okyanus ve küresel iklim arasındaki bağlantıyı anlamak için önemli olduğunu söyledi.
Frouin, “Deniz biyojeokimyasal süreçleri hem iklime yanıt verir hem de iklimi etkiler” dedi. “Fitoplankton bolluğu ve türlerindeki bir değişiklik, besin tedarikini ve güneş ışığı mevcudiyetini kontrol eden fiziksel süreçlerdeki değişikliklerden kaynaklanabilir.”
Oksijen Kaynağı
Dünyamızda oksijen kaynaklarının dağılım oranı şu şekilde;
- Fitoplanktonlar ve denizel bitkiler: %70
- Ormanlar, otlar, çimler ve diğer karasal bitkiler: %28
- Diğer kaynaklar: %2
Görüldüğü gibi dünya üzerindeki canlıların ihtiyaç duyduğu oksijenin büyük bir oranı deniz ve okyanusta yaşayan ufak dostlarımız “fitoplanktonlar” ve denizel bitkiler tarafından üretiliyor. Bu nedenle fitoplanktonları biraz daha yakından tanımamız gerekiyor.
Fitoplanktonların fotosentez yapabilmeleri ve dolayısıyla hayatta kalabilmeleri için iki şeye ihtiyaçları vardır: güneşten gelen enerji ve sudan gelen besinler. Fitoplanktonlar her ikisini de hücre duvarları boyunca emer.
Fotosentez sürecinde fitoplanktonlar suya oksijen salarlar. Dünyadaki oksijenin yarısı fitoplankton fotosentezi yoluyla üretilir. Diğer yarısı ise karadaki ağaçlar, çalılar, otlar ve diğer bitkiler tarafından fotosentez yoluyla üretilir.
Yeşil bitkiler ölüp toprağa düştükçe veya okyanus tabanına battıkça, organik karbonlarının küçük bir kısmı gömülür. Petrol, kömür ve balçık gibi maddelerin şeklini aldıktan sonra milyonlarca yıl boyunca orada kalır.
Sarmiento, “Yüz milyonlarca yıl önce bu gömülü karbon fotosentezlendiğinde atmosfere salınan oksijen, bugün atmosferde bu kadar çok oksijen olmasının nedenidir” dedi.
Frouin’e göre bugün fitoplankton ve karasal yeşil bitkiler, gaz karışımının yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Dünya’nın atmosferik oksijen miktarında sabit bir denge sağlıyor.
Örneğin olgun bir orman, fotosentez sırasında atmosferden karbondioksit alır ve yeni büyümeyi desteklemek için bunu oksijene dönüştürür. Ancak aynı orman, yaşlı ağaçlar öldüğünde benzer seviyelerde karbondioksit yayar.
Sarmiento, “Ortalama olarak, bu olgun ormanın, ağaç kesimi için hepsini kesmediğimiz sürece, atmosfere veya atmosferden net karbondioksit veya oksijen akışı yoktur” dedi. “Okyanus da aynı şekilde çalışır. Fotosentezin çoğu eşit ve zıt miktarda solunumla dengelenir.”
Karbon Yutağı
Ormanlar ve okyanuslar daha fazla karbondioksit almıyor ya da daha fazla oksijen bırakmıyor. Ancak arabalarımızı sürmek ve evlerimizi ısıtmak için petrol ve kömür yakmak gibi insan faaliyetleri atmosfere salınan karbondioksit miktarını arttırmaktadır.
Dünyadaki bilim insanlarının çoğu, atmosferdeki bu artan karbondioksit konsantrasyonlarının Dünya’nın ısınmasına neden olduğu konusunda hemfikir. Birçok araştırmacı bu olgunun potansiyel olarak yıkıcı sonuçlara yol açabileceğine inanmaktadır.
Bazı araştırmacılar okyanusların demirle zenginleştirilmesinin fitoplankton büyümesini teşvik edeceğini ve bunun da Dünya atmosferindeki fazla karbonu yakalayacağını savunuyor. Ancak pek çok okyanus ve atmosfer bilimci bunun gerçekten de küresel ısınma sorununa hızlı bir çözüm getirip getirmeyeceğini tartışıyor.
Frouin ve Scripps Oşinografi Enstitüsü’nden meslektaşı Sam Iacobellis tarafından yapılan araştırma, fitoplanktonlardaki artışın, artan güneş emilimi nedeniyle aslında Dünya’nın daha da ısınmasına neden olabileceğini öne sürüyor.
Frouin, “Simülasyonlarımız, üst okyanus katmanındaki fitoplankton bolluğunun artmasıyla, hava sıcaklığının yanı sıra deniz yüzeyi sıcaklığının da arttığını gösteriyor” dedi.
Sarmiento’nun belirttiği gibi, fitoplankton karbondioksitin çoğunu atmosferden değil okyanuslardan alır.
Sarmiento, “Fitoplankton tarafından alınan karbondioksitin neredeyse tamamı, tıpkı besin maddeleri gibi, bakterilerin ve diğer organizmaların yüzeyden batan organik maddeyi soluyarak ürettiği okyanusun derinliklerinden geliyor” dedi.
Kaynaklar:
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.